Dikkat dağınıklığı, çocukların gelişimini etkileyebilir. Danışman psikolog Sümeyye Üstün’ün önerileri ile çocuklarınızın odaklanma becerilerini artırın. Pratik ipuçları ve stratejilerle dikkat sorunlarını aşmanın yollarını keşfedin!
Başlıklar
Günümüzde dikkat dağınıklığı, özellikle çocuklar arasında yaygın bir sorun haline gelmiştir. Ebeveynler, çocuklarının dikkat eksikliği ile başa çıkabilmek için ne yapmaları gerektiğini sıklıkla merak ediyor. Danışman Psikolog Sümeyye Üstün, dikkati etkileyen faktörleri ve bu duruma karşı uygulanabilecek çözüm yollarını açıklıyor. İşte bu konudaki detaylar…
Dikkat, en genel anlamıyla zihinsel bir faaliyetin odaklaşması olarak tanımlanabilir. Dikkatin üç temel bileşeni bulunmaktadır:
Peki, bu tanımlarla ne demek isteniyor, birlikte inceleyelim: Genel uyarılmışlık hali, temel olarak bir hazır oluş durumunu ifade eder. Çocuğunuz, öğretmek istediğiniz bir davranışa duygusal olarak hazır mı? Örneğin, kağıtları çizgilerine göre kesmek, düzgün yazmak, sınavları başarıyla geçmek ya da başka bir nesneyi bir yerden bir yere taşımak gibi. Çocuğunuz, iyi bir lise veya üniversite kazanmanın önemini duygusal olarak biliyor mu? Eğer çocuğunuzun içinde böyle bir motivasyon yoksa, özel dersler veya psikologlar ile çalışsanız bile, öğrenme ve dikkati aktif hale getiremeyebilirsiniz.
Diğer unsurlar ise bilişsel ve motor becerileridir. Duygusal hazırlığın yanı sıra, bilişsel ve motor becerilerin gelişimi de dikkati toplamakta önemli bir rol oynar.
Seçicilik ise, çocuğun amacına yönelik ilgisiyle ilgilidir. Bir ortama girdiğinizde aklınıza ilk gelen düşünce ya da fark ettiğiniz nesne, seçici dikkatinizle ilişkilidir. Bu, kişisel özelliklerinize ve ihtiyaçlarınıza göre beyninizin algıladığı ilk nesneleri temsil eder. Yoğunlaşma, dikkati bir noktaya yönelttikten sonra orada sürdürebilme yeteneğidir; bu süre, her bireyde farklılık gösterebilir (5 dakika, 10 dakika, 15 dakika, yarım saat vb.).
Uyarıcıların (öğretmek üzere ortama soktuğumuz öğeler) bazı özellikleri vardır:
Dikkati etkileyen bireysel özelliklerin ilki, beklentilerdir. Kişinin olmasını istediği beklentiler, dikkatini doğrudan etkiler. Örneğin, ders çalışmasını istediğiniz bir çocuk düşünelim; eğer bu çocuk kişisel bir beklentiye sahipse, derse olan dikkati artacaktır (yüksek not aldığında verilen ödüller veya sevdiği arkadaşının ortamda olması gibi).
İkincisi, geçmiş yaşantılardır. Bu, çocukluk dönemimizden itibaren hem ailemizden aldığımız hem de yaşadığımız dış olaylarla şekillenen bir unsurdur. Örneğin, kitap okuma alışkanlığı kazandırmak istediğiniz bir çocuk, eğer ailesinde kitap okuyan biri yoksa, bu alışkanlığı edinmekte zorlanabilir. Geçmişte yaşanan travmatik deneyimler de dikkati etkileyebilir; örneğin, çocukken sert bir disiplinle büyüyen birinin, ona benzeyen bir öğretmenle karşılaştığında öğrenme süreci zorlaşabilir.
Üçüncüsü, ilgilerdir. Çocuğunuzun bir ilgi alanı varsa (spor, sanat, etkinlik vb.), bu ilgi dikkatini çekecektir. Ebeveynler olarak, çocuğunuzun meraklarını desteklemek son derece önemlidir; çünkü bu, beynindeki sinaptik bağlantıları güçlendirir. Amerikalı nörobiyolog ve psikiyatrist Daniel Siegel’in araştırmaları, insan beyninin ergenlik döneminin sonuna kadar gelişmeye devam ettiğini göstermektedir. Bu dönemde, bireyler geliştirebileceği bağlantıları güçlendirirken, diğerlerini de ortadan kaldırır.
Dikkati etkileyen bireysel özelliklerin sonuncusu ise ihtiyaçlardır. Açlık gibi temel ihtiyaçlar, dikkat dağıtıcı unsurlar haline gelebilir. Örneğin, 14 yaşındaki bir çocuğun derslerine dikkatini verememesi, aslında onun sosyal ihtiyaçlarını keşfetme çabası olabilir. Bu durumda, ebeveynler olarak bu ihtiyacı anlayıp, uygun yönlendirmeler yapmak önem taşır.
Sümeyye Üstün, Psikolojik Danışman